Kirikkale 71
KIRIKKALE
71 KIRIKKALE ( Kod : 318 ) | |
Vali | Hakan Yusuf GÜNER |
Valilik | 224 25 25 |
İl Emn. Md. | 224 26 67 |
İl Jn. Kom. | 233 09 67 |
Bld. Bşk. | 224 27 51 |
İlçe Sayısı | 8 |
Belediye Sayısı | 27 |
Köy Sayısı | 171 |
Yüzölçümü | 4.365 |
Nüfusu | 383.508 |
Dil Seç
GENEL BİLGİLER
Kırıkkale Orta Anadolu, Orta ve Doğu Karadeniz ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin kavşak noktası konumunda olması itibariyle önemli bir coğrafi konumda bulunmaktadır. Zengin tarihsel ve kültürel bir geçmişi olan yöre bir turizm kenti olma potansiyeli taşımaktadır.
Kırıkkale; 21 Haziran 1989 tarih ve 3578 sayılı yasa gereğince merhum Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL Başbakan iken, kendisinin de katıldığı törenle il olmuştur. 17 Ağustos 1989 tarihinden itibaren sırasıyla Fikret GÜVEN (1989-1992), Uğur İNAN (1992-1993),Şahabettin HARPUT (1993-1996) ve Behiç ÇELİK. (20 Nisan 1996- ) ilde vali olarak görev yapmış olup, halen valilik görevini Mustafa B.DEMİRER yürütmektedir.
Kırıkkale; 1925 yılında 12 hanelik bir köy, 1929 yılında 3000 nüfuslu bir bucak olmuştur. 1935 yılında 13 yerleşim yeri bağlanan Kırıkkale’nin merkez nüfusu 4599’dur. 1989 yılında il olduktan sonra yapılan nüfus sayımlarına göre; İlin nüfusu 1990 yılında 185.431, 1997 yılında 205.208, 2000 yılında 383.508 olarak kayıtlara geçmiştir. 2007 yılında yapılan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre; il merkezinin nüfusu 192.257, il genelinin toplam nüfusu ise 279.873 dür.
Bir köyden 25 mahalleye ulaşan Kırıkkale Şehir Merkezi; batıda Yahşihan İlçesi, doğuda Mahmutlar Beldesine kadar uzanmaktadır. Bahşili ve Yahşihan ilçeleri ile iç içe olan şehir; Hacılar, A. Mahmutlar, Hasandede, Ahılı ve Çullu Beldeleri ile adeta birleşmiş gibidir.
Kırıkkale; 21’nci yüzyılda çok önemli bir sanayi ve kültür şehri olmaya aday illerimizden birisidir. MKEK Fabrikaları, TÜPRAŞ Rafinerisi, Kırıkkale Üniversitesinin bulunması ve Organize Sanayi Bölgesinin kurulması, sağlık, eğitim seviyesi ve tarımdaki gelişmeler, ilin geleceğini etkileyen olumlu unsurlardır.
Merkez ilçeye 5 Belde 7 köy bağlıdır.
İLÇELER
Kırıkkale ilinin ilçeleri; Bahşili, Balışeyh, Çelebi, Delice, Karakeçili, Keskin, Sulukyurt ve Yahşihan'dır.
Bahşili : 11’inci yüzyıldan itibaren Türklerin iskanına açılmış, eski bir yerleşim yeridir.
Fetihten sonra önceleri Karatekin Bey’in idaresinde kalan bölge; Danişmentoğulları Beyliğinin kontrolüne girmiş daha sonrada tamamen Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlanmıştır. Bu devletin 1308’de yıkılmasından sonra İlhanlıların kontrolüne girmiştir. İlhanlılardan sonra Eretnaoğulları ve Kadı Burhaneddin’in idaresinde kalmıştır. Yıldırım Beyazid tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1402 Ankara Savaşı’ndan sonra kısa bir süre Timur’un kontrolüne girmişse de Çelebi Sultan Mehmed zamanında yeniden Osmanlı toprağına katılmıştır.
Balışeyh :
İlçe, adını Oğuz Kayı Beyi Ertuğrul Gazi’nin yakın arkadaşı Şeyh Edebali’nin diğer adı olan Balı-Şeyh’ten almıştır. Yerleşim tarihi 1230-1258 yılları arasındadır. İlçede Selçuklu dönemine ait Ballı Camii’nin bulunması bu tarihi doğrulamaktadır.
Delice İlçesinin 1760-1780 yıllarında Osmanlı İmparatorluğunun Türkmen ve Yörük boylarını mecburi iskana tabi tutması sonucu Çorum Ayanı Mahmut Bey tarafından görevlendirilen Demirci Karabekir ve Karaduman adlı şahısların obalarını toplayarak, şimdiki adıyla Karabekir Mahahallesi olan bölgede bir köy kurdukları, bu bölgeye kurucu Karabekir adına atfen Karabekir adının verildiği bilinmektedir. İlçenin ilk adı Piran ‘dır. Delice adını ise Delice Irmağından almıştır.
Daha sonraları ise Türkmen Aşiretinin Harameyn Koluna mensup bir kafile, Çelebi Dağının çanağı olarak tarif edilen ve bugün Kavasözü olarak da bilinen yere gelerek yerleşmişlerdir.
Sulakyurt : Bölge; 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Türk toprağı olmuştur.
Fetihten sonra önceleri Karatekin Bey’in idaresinde kalan bölge; Danişmentoğulları Beyliğinin kontrolüne girmiş daha sonrada tamamen Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlanmıştır. Bu devletin 1308’de yıkılmasından sonra İlhanlıların kontrolüne girmiştir. İlhanlılardan sonra Eretnaoğulları ve Kadı Burhaneddin’in idaresinde kalmıştır. Yıldırım Beyazid tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1402 Ankara Savaşı’ndan sonra kısa bir süre Timur’un kontrolüne girmişse de Çelebi Sultan Mehmed zamanında yeniden Osmanlı toprağına katılmıştır.
İlçenin 15’nci yüzyılda Kalecik nahiyesine bağlı bir köy olarak Şeyh Şami tarafından kurulduğu tahmin edilmektedir.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde ;
“... Orada ilerde Şeyh Şami köyüne geldik. Bu Çankırı toprağı ile Sivas Eyaleti arasında Keskin içinde; Kalecik nahiyesinde 200 evli mamur ve güzel bir köydür. Ama evleri toprağın içindedir “ demiştir.
İlçenin Şeyh Şami ismi kuruluşundan 1940 yılına kadar sürmüş olup, 1940 yılında “Konur” ismini alarak bucak merkezi haline gelmiştir. 1956 yılında belediye kurulmuş ve 1960 yılında Sulakyurt adıyla Ankara iline bağlı ilçe merkezi olmuştur. 1989 yılında Kırıkkale’nin il olmasından sonra Ankara ilinden ayrılarak Kırıkkale iline bağlanmıştır.
İlçenin yüzölçümü 760 km² , ortalama rakımı 830 m. olup, Kırıkkale İl merkezine uzaklığı 52 km.dir.
2007 yılında yapılan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre ilçe merkezinin nüfusu 2.769, ilçenin toplam nüfusu ise 9.426 olarak tespit edilmiştir. Sulakyurt’a Güzelyurt ve Hamzalı Beldeleri ile birlikte 24 köy bağlıdır.
Balışeyh :
İlçe, adını Oğuz Kayı Beyi Ertuğrul Gazi’nin yakın arkadaşı Şeyh Edebali’nin diğer adı olan Balı-Şeyh’ten almıştır. Yerleşim tarihi 1230-1258 yılları arasındadır. İlçede Selçuklu dönemine ait Ballı Camii’nin bulunması bu tarihi doğrulamaktadır.
İlçenin; kuzeyde Sulakyurt İlçesiyle 24 km, güneyde Keskin İlçesiyle 12 km, doğuda Delice İlçesiyle 35 km ve batıda Kırıkkale Merkez İlçeyle 47 km. mülki sınırı mevcut olup; toplam 136 km. mülki sınıra ve 615 km² yüzölçüme sahiptir.
İlçeden geçen D-200 Devlet Karayolunun Ankara’yı Karadeniz ve Doğu İllerine bağlayan önemli yollardan biri olması ve DDY’nın bölgeden geçmesi, ilçenin önemini arttırmaktadır.
Bölgenin en yüksek kesimi güneyde bulunan Denek Dağı ile kuzeydoğuda bulunan Seydin Tepe’dir. Bu iki bölümde D-200 Devlet Karayoluna gelindikçe alçalan bir arazi kesimi mevcuttur. D-200 Devlet Karayolunun bulunduğu kısım düz ve ova görünümündedir. Bölge arazisinin hemen hemen tamamı tarım alanıdır. İlçe dahilinde en yüksek rakım 1140 m. olan Denek Dağıdır.
2007 yılında yapılan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre ilçe merkezinin nüfusu 2480, ilçenin toplam nüfusu ise 8222 olarak tespit edilmiştir. İlçeye Kulaksız ve Koçubaba Beldeleri ile 26 köy bağlıdır.
Delice : İlçe merkezinde Çömelekkaya adıyla bilinen bölgede çıkan tarihi kalıntılardan, ilçeye ilk yerleşenlerin Hititler olduğu anlaşılmaktadır.
Delice İlçesinin 1760-1780 yıllarında Osmanlı İmparatorluğunun Türkmen ve Yörük boylarını mecburi iskana tabi tutması sonucu Çorum Ayanı Mahmut Bey tarafından görevlendirilen Demirci Karabekir ve Karaduman adlı şahısların obalarını toplayarak, şimdiki adıyla Karabekir Mahahallesi olan bölgede bir köy kurdukları, bu bölgeye kurucu Karabekir adına atfen Karabekir adının verildiği bilinmektedir. İlçenin ilk adı Piran ‘dır. Delice adını ise Delice Irmağından almıştır.
Delice İlçesi: doğuda Çorum İli Sungurlu İlçesi ve Yozgat İli Yerköy İlçesi, batıda Keskin ve kısmen Balışeyh ilçesi ve Sulakyurt ilçeleriyle sınırlıdır. Bu sınırların doğusunu Delice Irmağı çizmektedir.
745 km²’lik bir alana sahip olan Delice İlçesi 34 derece doğu boylamı ile 40 derece kuzey enleminin kesiştiği noktada yer almaktadır. Ortalama rakımı 750 metredir.
Uzunluğu 308 km. olan Delice Irmağının takriben 36 km. uzunluğundaki bir kısmı ilçe alanından geçmektedir.
2007 yılında yapılan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre ilçe merkezinin nüfusu 2929, ilçenin toplam nüfusu ise 11.035 olarak tespit edilmiştir. İlçeye Çerikli, Büyükyağlı, Büyükavşar Beldeleri ile 38 köy bağlıdır.
Çelebi : Anadolu’nun Türkleşme ve İslamlaşma döneminin başlangıcı olarak bilinen Anadolu’nun fethinin ilk zamanlarında, doğuyu batıya bağlayan yolların en önemlisi olan Kırşehir-Ankara yolunun birkaç km. yakınında bulunan ve Karalık olarak bilinen mevkiinde iskan edilen köylülerle meskun hale gelmiştir.
Çelebi : Anadolu’nun Türkleşme ve İslamlaşma döneminin başlangıcı olarak bilinen Anadolu’nun fethinin ilk zamanlarında, doğuyu batıya bağlayan yolların en önemlisi olan Kırşehir-Ankara yolunun birkaç km. yakınında bulunan ve Karalık olarak bilinen mevkiinde iskan edilen köylülerle meskun hale gelmiştir.
Daha sonraları ise Türkmen Aşiretinin Harameyn Koluna mensup bir kafile, Çelebi Dağının çanağı olarak tarif edilen ve bugün Kavasözü olarak da bilinen yere gelerek yerleşmişlerdir.
Osmanlı döneminde Çelebi, Konur Kazası Çelebi Karyesi olarak geçmektedir.
19 Mayıs 1919’da başlatılan Kurtuluş Mucadelesine destek veren Çelebi, Atatürk’ün Ankara yolculuğu esnasında, kendisini Kırşehir-Ankara yoluna inerek, bugün İğdebeli-Dörtyol olarak bilinen mevkide büyük bir kalabalık ve süvari grubu ile karşılamışlardır.
Cumhuriyet’ten sonra başlayan yeni yapılanmada, Çelebi 1928 yılında 18 köyün bağlı olduğu bir nahiyeye dönüştürülmüştür.
İlçe, Çelebi Dağının eteklerine kurulmuştur. Çelebi Dağından bakıldığında, ova görünümündedir. İlçenin; batısında Ankara İli Bala ilçesi ve Karakeçili İlçesi , kuzey ve kuzeydoğusunda Keskin İlçesi, güneyinde Kırşehir İli Kaman İlçesi ile mülki sınırı bulunmaktadır. Ankara İline 115 km, Kırıkkale İline 57 km, Kayseri yolu kavşağına 27 km mesafededir. İlçenin yüz ölçümü 163 km², rakımı ise 1275 m’dir
2007 yılında yapılan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre ilçe merkezinin nüfusu 811, ilçenin toplam nüfusu ise 2178 olarak tespit edilmiştir. İlçeye 13 köy bağlıdır.
Anadolu’da kurulan ilk Türk yerleşim alanlarındandır.Sulakyurt : Bölge; 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Türk toprağı olmuştur.
Bu günkü Bahşili İlçesine temel teşkil eden yerleşim birimi eski adıyla Bahşili Köyü yeni adıyla Bahçeli Mahallesidir. Bahşili köy olarak ilk önce Bala İlçesine daha sonra sıra ile Kalecik ve Keskin İlçelerine ve son olarak da Kırıkkale İlçesine ; 1989’dan sonra Kırıkkale’nin il olması ile birlikte Kırıkkale iline bağlanmıştır. 1984 tarihinde belediye statüsünü kazanmasının ardından 1990 yılında çıkarılan bir kanunla ilçe statüsü kazanmıştır.
Bahşili ismi ile ilgili çeşitli varsayımlar ileri sürülmekte ise de bunların arasında en fazla kabul göreni, Sultan Murat’ın emrindeki bir grup askere “ Orta Anadolu’da kendinize bir yurt edinin “ diyerek bağışta bulunduğu ve daha sonra bu toprakların Bahşili olarak anılmaya başlandığı şeklindeki rivayettir.
Bahşili İlçesi; Kırıkkale Şehir Merkezine 5 km, Ankara İline 80 km, Ankara – Kayseri yoluna ise 3 km mesafede, Türkiye’nin en uzun nehri olan Kızılırmak Nehrine 11 km kıyısı bulunan 263 km² yüzölçümüne sahip 700 rakımlı bir yerleşim birimidir.
İlçenin kuzeyde Yahşihan, güneyde Karakeçili, doğuda Kırıkkale ve Keskin, batıda ise Ankara İlinin Elmadağ İlçeleri ile mülki sınırı bulunmaktadır.
Bahşili İlçesi engebeli bir arazi üzerinde kurulmuştur. İlçenin batısında yer alan Küre Dağının yüksekliği 1300 m olup, Behrek ve Çelebi Dağlarından sonra yörenin en yüksek dağıdır.
2007 yılında yapılan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre; ilçe merkezinin nüfusu 4962 olup, ilçenin toplam nüfusu ise 5587 ‘dir. İlçeye Karaahmetli Beldesi ile 4 köy bağlıdır.
Karakeçili : Oğuzların 24 kolundan biri olan Bozok kolundan Oğuz Han’ın büyük oğlu Günhan’ın mensup olduğu Kayı Boyunun en büyük aşireti olan Karakeçili Aşireti tarafından kurulmuştur.
1225 yılına kadar yaz aylarında Aras Irmağı suları ile sulanan Pasinler Ovasında kalıp, Sürmeli Çukurunda kışları geçirirken, daha sonra buraya sığmayan ve göçlerle kalabalıklaşan Kayılar 1219 yılında Ertuğrul Gazi önderliğinde Anadolu içlerine doğru göçe başlamışlardır. Anadolu kapıları Türklere açıldıktan sonra aşiretin bir kısmı Urfa; Suruç ve Siverek , bir kısmı ise Ankara Karacadağ eteklerine, kalanı da Söğüt’e yerleşmiştir. Ankara civarında kalan Karakeçililer bugün ilçe olan Karakeçili Köyünü oluşturmuşlardır.
NE YENİR
1225 yılına kadar yaz aylarında Aras Irmağı suları ile sulanan Pasinler Ovasında kalıp, Sürmeli Çukurunda kışları geçirirken, daha sonra buraya sığmayan ve göçlerle kalabalıklaşan Kayılar 1219 yılında Ertuğrul Gazi önderliğinde Anadolu içlerine doğru göçe başlamışlardır. Anadolu kapıları Türklere açıldıktan sonra aşiretin bir kısmı Urfa; Suruç ve Siverek , bir kısmı ise Ankara Karacadağ eteklerine, kalanı da Söğüt’e yerleşmiştir. Ankara civarında kalan Karakeçililer bugün ilçe olan Karakeçili Köyünü oluşturmuşlardır.
Kuzeyinde Bahşili İlçesi, doğusunda Keskin ve Çelebi İlçeleri, güneyinde Ankara İli Bala İlçesi olan Karakeçili 228 km² yüzölçümüne sahiptir.. Kırıkkale iline 35 km, Ankara İline de 95 km. uzaklıktadır.
2007 yılında yapılan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre ilçe merkezinin nüfusu 3544, ilçenin toplam nüfusu ise 3835 olarak tespit edilmiştir. İlçeye bağlı iki köy bulunmaktadır.
Keskin : Kuruluş tarihi kesin olarak tespit edilemeyen Keskin İlçesi, Kırıkkale’nin en eski yerleşim yerlerinden birisidir.
16’ncı yüzyıl Osmanlı Arşivlerinde Keskin adına sık sık rastlanmaktadır. Keskin, Denek Dağı yakınlarında kurulmuş olmasından dolayı önceleri “Denek Madeni” adını almış, daha sonra ” Keskin Madeni” denilmiş, bilahare kısaltılarak Keskin adını almıştır.
16’ncı yüzyıl Osmanlı Arşivlerinde Keskin adına sık sık rastlanmaktadır. Keskin, Denek Dağı yakınlarında kurulmuş olmasından dolayı önceleri “Denek Madeni” adını almış, daha sonra ” Keskin Madeni” denilmiş, bilahare kısaltılarak Keskin adını almıştır.
Evliya Çelebi Seyahatnamelerinde, Sivas Eyaletine bağlı sancaklardan söz ederken Çorum Sancağından sonra Keskin Sancağından da söz etmektedir. Buna göre Keskin’in yakınında bir şehir olduğu, muhtemelen Keskin adının buradan geldiği sanılmaktadır. Ancak İlçeye 8 km. mesafede Ceritkale köyünde Etilerden kalma kayalara oyulmuş mağaralar içinde kabartma Boğa ve Aslan resimlerinden İlçenin tarihinin daha eski olduğu anlaşılmaktadır.
Keskin tarihimizde en önemli görevleri üstlenmiştir. Ulu Önder Atatürk’ün Sivas Kongresinde alınan bir kararla Ankara’ya intikalinde güzergahta bulunan Keskin eşrafı derhal Kırşehir ile temas kurmuş olup, bu tarihlerde Atatürk’ün yakın silah arkadaşı Ali Fuat CEBESOY gizlice Keskin’e gelerek güzergahı Keskinlilerle belirlemiştir. Padişah yanlısı olan Ankara Valisi 17 Eylül 1919’da Sungurlu’ya oradan da Keskin’e gelmiştir. Ankara’ya geçmekte olan Valiyi Elmadağ, Yahşihan arasında Kılıçlar Belinde Keskin ve Polatlı Kuva-i Milliye birlikleri ani bir baskınla etkisiz hale getirerek teslim almışlar ve Mustafa Kemal ATATÜRK’e teslim etmişlerdir. Mustafa Kemal ve arkadaşları Ankara’ya gitmek üzere Sivas’tan hareketle Kayseri’ye oradan da Kırşehir, Hacıbektaş ve Mucur yolu ile 25 Aralıkta Kaman İlçesine gelmişlerdir. Geceyi köy odasında geçiren Atatürk Keskin’in ileri gelenlerini Kaman’a çağırmış, o gece Ankara’ya geçiş planlanmış, Kaman’dan 26 Aralık Cuma günü hareketle Keskinlilerin koruma ve gözetiminde İğdebeli, Köprüköy yolu ile Bala’ya gelinmiş, vaktin geç olması ve bölgenin ormanlık olmasından dolayı Keskinli süvarilerle gece Benamda geçirilmiş ve 27 Aralık 1919’da Dikmen sırtlarından Ankara’ya girilmiştir. Milli Mücadele kararına gönülden katılan Keskin böylece tarihi görevini yerine getirmiş olmakla bu büyük şereften payını almıştır.
Keskin 1859 yılında Belediye, 1891 yılında Kırşehir sancağına bağlı ilçe olmuştur. Yakın köy ve kasabalarda olan göçler sonunda nüfusu artmış ve ilçe merkezi büyümüştür. Konum itibariyle Denek Dağının 5 km güneyinde At Tepesi ile Kartal Tepesinin yamaçlarında kurulmuştur. Ankara İline 105 km, Kırıkkale İline 27 km mesafede Kırıkkale-Kayseri yolu üzerinde bulunmaktadır.
Yüzölçümü 1258 km² ve rakımı 1140 m’dir. Güneybatıda Kızılırmak Vadisi ile doğuda Delice Çayı arasında uzanır. İlçenin; güneydoğusu Denek Dağı, güneybatısı ise Behrek Dağı ve Çelebi Dağı ile çevrilmiştir. Kuzeyde Kırıkkale İli ve Balışeyh İlçesi, doğuda Kırşehir İli Akpınar İlçesi ve Delice İlçesi, batıda Karakeçili ilçesi , güneyde Çelebi İlçesi ve Kırşehir İli Kaman İlçeleri ile mülki sınırları bulunmaktadır.
2007 yılında yapılan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre ilçe merkezinin nüfusu 11.271, ilçenin toplam nüfusu ise 21.371 olarak tespit edilmiştir. İlçeye Konur, Köprüköy ve Ceritmüminli Beldeleri ile 53 köy bağlıdır.
Yahşihan : Çok eski tarihlerde İboğlu ve Bükoğlu isminde iki kabilenin, Yahşihan’ın bulunduğunu Kızılırmak kenarında güneyi açık bir vadiye yerleşmiş, ayrıca Öksüzce mevkiinde de Öksüzoğulları veya Öksüz Ali ile anılan bir kabilenin de 1 km öteyi yurt tutmuş oldukları bilinmektedir.
Bu yurt sahipleri 30 haneyi bulunca köy halini almış ve göçebelikten ayrılmıştır. Köylerinin adına da Yörükköy olarak kayda geçirmişlerdir. Miladi 1150 senesinde Ankara kayıtlarında Yörük Yahşihan ismiyle 40 hane olarak kayda geçtikleri, iki kabilenin iskaniyle beraber Ankara-Kayseri ve Çorum yollarının üzerinde Kızılırmak nehrinin en büyük geçit vadisinde bulunduğundan, yolcuların istirahatı için Hanlar yaptıkları ve zamanla bu hanların çoğaldığı görülmüştür. Hatta Yıldırım Beyazıt’ın Ankara savaşı sırasında kumandanlarından oğlu veya torunu emrinde bir katar askerle bu hanlarda bir gece istirahat ettikleri ve buraya güzel han anlamına gelen “Yahşihan” ismini koydukları rivayet edilmektedir.
Osmanlı devrinde bu yöre hanlarıyla şöhret kazanmış, bu nedenle Osmanlılar bu yeri teşkilatlandırarak, bir karargah haline getirmişlerdir. Bu yerin ehemmiyeti göz önüne alınarak burada demir köprü yapılması icap etmiş Hicri 1321’de inşaatına başlanan bu köprü 1325 yılında tamamlanmış ve Anadolu’nun ilk demir köprüsü olmuştur.
Yahşihan, coğrafi konumunun önemi nedeni ile Cumhuriyet döneminde tam teşkilatlı bir nahiye merkezi haline gelmiştir. 680 rakımlı olan ilçenin arazileri Demirlibel, Ardıçlı Tepeleri, Küre ve Delikli Dağları ile çevrilmiştir. Yahşihan, Kızılırmak nehrinin doğu kıyısında, Karagüney Dağının güney eteklerinde kurulmuştur. Kızılırmak ilçe arazisini ikiye bölmektedir.
Ankara-Kırıkkale devlet karayolu, ilçenin içerisinden geçmektedir. İlçenin il merkezine olan uzaklığı 6 km, Ankara İline olan uzaklığı ise 70 km.’dir. Ayrıca Kayseri Demiryolu da ilçenin sınırları içerisinden geçmektedir.
2007 yılında yapılan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre ilçe merkezinin nüfusu 9.166, ilçenin toplam nüfusu ise 12.963 olarak tespit edilmiştir. İlçeye Kılıçlar ve Irmak Beldeleri ile birlikte 5 köy bağlıdır.NASIL GİDİLİR?
Karayolu : Terminal Kent merkezine yaklaşık 78 km uzaklıktadır. Terminale belediye otobüsleri, dolmuş ve özel taksiler çalışmaktadır.
Demiryolu : İstanbul, Diyarbakır, Ankara, Doğu Ekspresi tarifeleri uygulanmaktadır.
İstasyon Tel: (+90-318)224 28 58
GEZİLECEK YERLER
Camiler ve Türbeler
Hasandede Camii ve Türbesi: Kırıkkale-Merkez İlçeye bağlı, şehre 12 km. uzaklıkta olup, Camii ve Türbe yan yanadır. Hasandede Camii'nin hicri 1014 (1605) yılında yapıldığı bilinmektedir.
Yörede pek çok türbe bulunmaktadır.Bunlar ,Küçükkafşar Türbesi ,Tokuş Baba Türbesi (Delice ilçesi ,Çatallı köyü ile Kya köyü arası) ,Halil DedeTürbesi (Çelebi ilçesi ,Halil Dede köyüne 1km. uzaklıkta) gibi türbeler halk tarafından sürekli ziyaret edilmektedir.
Şeyh Şamil Camii ve Türbesi: Sulakyurt İlçe merkezinde bulunan cami Şeyh Şamil tarafından yapılmıştır. İlçenin kurucusu olan Şeyh Şamil'e ait türbe bu caminin yanında yüksekçe bir yerde bulunmaktadır.
Köprüler
Çeşnigir Köprüsü: Bilinen kaynaklara göre Çeşnigir Köprüsü ve yakınında bulunan Han Selçuklulara aittir. Köprü, XIII. Yüzyıldan kalma, bir Selçuklu eseridir.
Sportif Etkinlikler
Olta Balıkçılığı: Kapulukaya Baraj gölü ile Kızılırmak Vadisinde amatör olarak olta balıkçılığı yapılmaktadır.
COĞRAFYA
İç Anadolu Bölgesinde yer alan Kırıkkale, doğuda Çorum, Yozgat, güneyde Kırşehir, batıda Ankara, kuzeyde Çankırı illeri ile komşudur. Denizden yüksekliği 700 m' dir.
TOPOĞRAFYA – MORFOLOJİK YAPI
DAĞLAR
İl toprakları kuzeyindeki Çamlıca, Karakaya ve Kırıkkale tepelerinin ovaya indikleri meyil üzerinde bulunmaktadır. İl topraklarının denizden ortalama yüksekliği 700 m. dir. Kuzeybatı-güneydoğu yönünde uzanan Koçu Dağı 4 km genişlik ve 7 km uzunluğa sahip olup en yüksek noktası Yığlıtepe’dir (1278 m.) dir. Güney ve güneydoğuda Denek Dağ sırası Çoruhözü Vadisinin güneyinde Keskin ile İzzettin Köy arasında uzanmaktadır. En yüksek noktaları; Gavur Tepesi (1742 m.) ile Bozkaya Tepesi (1577 m.)‘dir. Bölgenin en uzun, en geniş ve en yüksek kütlesini oluşturur, uzunluğu 44 km, genişliği 30 km’dir. Kuzeydoğu-güneybatı yönünde uzanan Küre Dağ’ının en yüksek yeri Küre Tepesi (1450 m.) dir.
OVALAR
İl sınırları içinde ovalık alanlar çok azdır. En önemli Kırıkkale Ovasıdır. Kırıkkale Ovası; kuzeyde Çamlıca ve Karakaya tepelerine, güneyde de Denek Dağı’nın batısına kadar uzanmaktadır. Kuzeydeki tepeler ovaya meyilli bir şekilde inerek birleşir. Kırıkkale yerleşimin çekirdeği bu meyilde oluşmuştur. MKE Kurumu Fabrikalarının bulunduğu alan ise, Denek Dağı’na doğru daha dik olarak yükselmektedir. Kırıkkale Ovası doğudan batıya, yani Kızılırmak’ a doğru gittikçe genişler; en geniş yeri Çoruhözü Deresi’nin Kızılırmak’ a yaklaştığı yerde bulunur, buranın yüksekliği 750 m civarındadır.
Kırıkkale Ovası’ndan başka, akarsular boyunca düzlükler görülürse de jeoformatik bakımdan pek önemli değildir. Bunun nedeni akarsu yatakları ile tepelerin yükselti farkının fazla oluşudur. Dağlar her yönden aşılmak suretiyle açılmış derin vadilerle ve parçalanarak yuvarlak ve bazen de sivri tepeler halinde gelmişlerdir. Bu tip tepelerin dağlara yaklaştıkça fazlalaştıkları görülmektedir.
YAYLALAR
Kırıkkale ili sınırları içerisinde, yükseklikleri 1200-1600 m arasında değişen yaylaları bulunmaktadır. Küre Dağı’ndaki Hodar, Bedesten, Kamışlı, Sarıkaya; Koçu Dağı’ndaki Koçu, Denek dağlarındaki Gümüşpınar, Pehlivanlı, Suludere, Yeşilkaya, Azgın yaylaları en önemlileridir.
FLORA VE FAUNA
Bitki Örtüsü : İlde hakim bitki topluluğu
steptir. Yüksek kısımlarda tahripten kurtulmuş, Kuzeyde Koçubaba, Güneyde Denek Dağı’nda bodur meşelerinden ve kısmen de ardıçtan oluşan ormanlık alanlar mevcuttur. Yöredeki bitkilerin büyük bölümü kurakçıl ve tozcul özelliktedir. İl topraklarında; Yavşan otu, susam, karanfil, papatya, haçlıçiçek, pelin, karadiken, sığır kuyruğu, sütleğen, çağ çiçeği, keven, üzerlik otu, nane, böğürtlen, ısırgan, hatmi, meyan otu, çöven otu, kuşburnu, madımak, ebe gömeci, hardal ve kekik kendiliğinden yetişen bitkilerin başlıcalarıdır.
Yaban Hayatı: Dağlık ve ormanlık alanların il
genelinde büyük alan kaplamaması, yaban hayatı olumsuz yönde etkilemektedir. Koyun, keçi, sığır ilde yetiştirilen hayvan varlığını oluşturmaktadır. Av hayvanı olarak keklik ve yaban ördeği yaygındır.
JEOLOJİK YAPI
Genel Jeoloji : Yöre; Volkanik olayların
oluştuğu Keskin, Hirfanlı, Kesikköprü, Kırıkkale ve Kızılırmak boyunca uzanan “Kırşehir Masifi’nde” yer almaktadır. Kırşehir Masifi olarak adlandırılan Masifte; granit, homblengranıt, siyenit, monzonit, tonolit, ağlit, pegmatit, granodiyorit, kuvarslı diyorit, bitotit granitler mevcuttur. Bunları Kırıkkale ile Keskin arasında görmek mümkündür.
Deprem : Kırıkkale il toprakları 1., 2., 3., 4.
Derece Deprem Bölgesi içinde yer almaktadır. İlin büyük bölümü 2. Derece Deprem Bölgesi içinde kalmaktadır. Güneybatıda Yahşıhan, Bahşılı ve Çelebi ilçeleri 3. Derece; Karakeçili ilçesi ise 4. Derece Deprem Kuşağı içerisinde yer almaktadır.
Yeraltı Zenginlikleri : Kırıkkale ili, maden
cevherleri çeşitliliği yönünden zengin ancak rezerv itibariyle fakirdir. İldeki madenler aşağıda yer almaktadır.
MTA tarafından Kırıkkale ve çevresinde yapılan araştırmalarda yukarıda ki rezervlerin dışında bölgede, asbest, mermer, fluorit, bakır, çinko, kromit ve manyezit varlığı tespit edilmiş, ancak bunlar düşük kalitede olduğundan işletmeye elverişli bulunmamış, planlama ve projelendirme çalışmalarında dikkate alınmıştır.
4. Toprak Yapısı ve Nitelikleri: İl topraklarını genelde kahverengi topraklar oluşturmaktadır. Kireç oranı oldukça yüksektir. Anakayası volkanik özellik gösterir. Bu topraklar çok engebeli alanlarda çukurumsu bölümlerde birikmiştir. Üzerlerinde çıplak volkanik kaya yüzeyleri görülür. Mineral bakımındın zengin olduklarından verimlidirler. Ayrıca güneyde akarsu kenarlarında alüvyon topraklar bulunur. Bunlar yer yer kalın örtüler oluşturur. Eğilimleri çok azdır. Tarla tarımına ve sulu tarıma elverişlidir. Yörenin az yağış alması ve kuraklık toprak oluşumunda önemli etmendir.
SU KAYNAKLARI VE AKARSULAR
1. Göller:
a- Doğal Göller: Kırıkkale il sınırları içinde doğal göl bulunmamaktadır.,
Yapay Göller : Kızılırmak üzerinde kurulan
Kapulukaya Baraj Göleti ildeki en büyük yapay göldür. Kapulukaya Barajı’nın göl alanı 20.7 km2 dir. Enerji temini ve içme-kullanma ayrıca sanayi suyu temini amacıyla kurulan Kapulukaya Barajında göl hacmi 282 hm3 tür. Ayrıca Ahılı’da bulunan Çipi Göleti sulama amacıyla yapılmıştır. 304.000 m3 su hacmi ile 46 ha.’lık alanın sulanmasında kullanılmaktadır.
2. Akarsular:
Kızılırmak: İldeki en önemli akarsu Kızılırmak’tır. Sivas’ın Zara ilçesinin doğusundaki dağlardan doğan Kızılırmak, il topraklarına güneyde Çelebi ilçesinden girer; kuzey yönünde akarak Merkez ilçede kuzeybatıya yönelir, il topraklarından çıkıp kuzeyde Çankırı-Kırıkkale il sınırını oluşturur. Kızılırmak’ın Hasandede – Hacılar arazileri üzerinde Kapulukaya Barajı kuruludur.
Delice Çayı: Kızılırmak’ın en önemli kollarından biri Delice Çayı’dır. Yozgat sınırı boyunca bir müddet aktıktan sonra Delice ilçe merkezine yaklaşır. Daha sonra tekrar bu iki ilin sınırı boyunca güneydoğudan il topraklarını terk eder. Çayın il içerisinde kalan kesimi yaklaşık 50 km. uzunluğundadır.
Çoruhözü Deresi: Kızılırmak’a doğudan karışan bir koldur. İzzettin Köyü’nün yukarı kısımlarından doğar. İzzettin-Balışeyh arasında demiryoluna paralel olarak merkez ilçeden geçer ve Kızılırmak’a karışır. Derenin güzergahı dahilinde tarım alanlarına büyük katkısı vardır. Dere üzerinde sulama amacıyla motopomplar yeralmaktadır. Uzunluğu 48 km’dir.
Okun Deresi: Elmadağ’ın güney eteklerinden akan suların meydana getirdiği Balaban ve Sarılıöz Çayları, Kılıçlar Kasabası yakınlarında birleşerek Okun Deresi’ni meydana getirirler. Yaklaşık 13 km uzunluğa sahip olan Dere, Irmak Kasabası yakınlarında Kızılırmak’a kavuşur. Bu akarsulardan başka; yaz aylarında kuruyan bazı dere ve çaylar da vardır. Ahılı Deresi, Kuruçay Deresi, Yeni Çıkan Deresi bunlardan bazılarıdır.
3. İklim:
Kırıkkale ili ılıman iklim kuşağında yeralmaktadır. Ancak bulunduğu alanın denizden uzak oluşu, günlük sıcaklık farkının bozkır olmasından dolayı değişmelere uğraması gibi nedenlerle iklim karasallaşmaktadır.
Sıcaklık:
Yapılan gözlemlere göre; ortalama sıcaklık açısından en sıcak ay Ağustos (24.1 °C), en soğuk ay ise Aralık (-1.8°C) olarak belirlenmiştir. Aynı rasat süresi içerisinde maksimum sıcaklık 35.4°C ve minimum sıcaklık –10.8 °C olarak tespit edilmiştir. İlde yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk geçer.
Yağış:
Kırıkkale ili ülkenin yarı kurak bölgelerinden birinde yer almaktadır. İlde ortalama yağış miktarı 329.9 mm. dir. Yıllık yağışın %35 kış aylarında, %36’sı ise ilkbahar aylarında, %13’ü yaz aylarında ve %16’sı sonbahar aylarında düşmektedir. Ocak, Şubat ve Mart 2000’de yörede 35-40 yıldan beri görülmeyen şiddetli kış ve kar yağışı olmuştur.
Rüzgar:
Kırıkkale’de hakim rüzgar yönü kuzeydoğudur. Poyraz adı verilen bu rüzgar, yıl içinde en fazla 248 kez eser. En çok esen diğer rüzgarlar sırasıyla Güneybatı, Doğu ve Batı rüzgarlarıdır.
Nisbi Nem:
Kırıkkale ilinde ortalama nisbi nem %59’dur. En yüksek değer %79 ile Aralık ayında, en düşük 39 ile Temmuz ayındadır.
Basınç:
Kırıkkale ilinde ortalama basınç 930.6 mb.dır. Basınç ortalamasının en yüksek olduğu ay 934.1 mb ile Kasım, en düşük olduğu aylar ise 928.0 mb ile Temmuz ve Ağustos’tur.
TARİHÇE
İLİN TARİHİ DURUMU
İlin Adı : Kırıkkale'nin adının, şehrin 3 km. Kuzeyindeki Kırıkköyü ile kendin merkezindeki Kaletepe'nin kısaltılarak birleştirilmesinden ortaya çıktığı söylenir. Bu ismin halk tarafından9 yakıştırıldığı kanaatı yaygın olmakla beraber bölgenin ismi Osmanlı arşiv belgelerinde, şimdiki haliyle Kırıkkal'a biçiminde geçmektedir.
XVI. ve XVII. Yüzyıllarda, doğudan gelen çeşitli Türk aşiret ve cemaatlerinin Anadolu'da - bilhassa Orta Anadolu'da- iskan edildikleri bilinmektedir. Bunlardan "Oğuz, Oğuzhan" adı verilen büyük bir oymağın Ankara yakınlarında, o zamanki söyleyişiyle "Kırıkkal'a " ya yerleştirildikleri belgelerde ifade edilmektedir.
Yörükan taifesinden olduğu zikredilen Oğuz Oymağı, Anadolu'yu Türkleştirerek ve İslamlaştırarak, Türk vatanı haline getiren, aynı zamanda "Türkmen adıyla da bilinen büyük bir aşirettir. Bu durumda bölgenin adının en az 400 yıllık bir tarihe sahip olduğunu kabul etmek gerekir.
a. Türklerden Önce : Yörenin çok eski bir tarihi geçmişi mevcuttur. Bugün Kırıkkale il sınırları içinde kalan bazı tarihi kalıntılar, ören yerleri ve höyüklerin varlığı ile bazı araştırma ve incelemelerde M.Ö. yıllara ait arkeolojik buluntulara rastlanması, Kırıkkale'nin coğrafi alanının ne kadar eski bir yerleşim sahası olduğunu gösterir.
KIRIKKALE’NİN ESKİÇAĞ TARİHİ
Kırıkkale ili ve çevresinin eskiçağ tarihini aydınlatacak bir arkeolojik kazı henüz yapılmamıştır. Ancak bölgenin tarihi coğrafyasına ışık tutacak bazı bilimsel çabalar da yok değildir. Kırşehir Kaman Kalehöyükte arkeolojik kazılar yapmakta olan Japon bilim heyetinin ilimiz sınırları içerisinde kalan alanda yapmış olduğu yüzey araştırmaları dikkate değer bulgular ortaya koymuştur.
KIRIKKALE İLİ VE ÇEVRESİNİN KALKOLİTİK ÇAĞI
Japonların 1990-91 yılları arasında Kırıkkale il merkezi ve ona bağlı ilçe ve köyleri kapsayan yüzey araştırmalarında toplam 21 höyük ve düz iskan saptanmıştır. Bu merkezlerden toplanan seramik örneklerinin değerlendirilmesi sonucu bölgenin Kızılırmak kavsi dışında kalan alanda Neolitik Çağ ve sonrası, Kızılırmak kavsi içinde kalan alanda ise bu dönemi takip eden Kalkolitik Çağı, Eski Tunç Çağı, Assur Ticaret Kolonileri Çağı Hitit İmparatorluk Çağı (zayıf), Frig ve Hellenistik-Roma Çağları ile Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait yerleşim birimleri ve bu dönemlerin kültürlerini yansıtan kalıntılar saptanmıştır.
KIRIKKALE İLİ VE ÇEVRESİNİN KALKOLİTİK ÇAĞI
Kırıkkale ili ve çevresinde yapılan yüzey araştırmalarda, Kırıkkale ili Delice ilçesi Yeniyapan köyünün doğusunda doğal bir tepeden, Delice ilçesi Çongar köyünün 3.5 km doğrultusunda yer alan 8.5 m yüksekliğindeki Kültepe’den Keskin ilçesi Cinali köyünün 2 km kuzeybatısında yeralan 8 m yüksekliğindeki Sulucatepe’den ve Kırıkkale ili merkez ilçe sınırları içinde kalan Kuzeren köyünün 3.5 km güneybatısında yer alan 8.5 m yüksekliğindeki Kuzeren höyüğünden derlenen çanak çömlek parçaları Kalkolitik döneme tarihlenmiştir.
Kalkolitik çağ genelde MÖ 5000-3000 yılları arasına yerleştirilmektedir. Maden aletlerin yanında taş aletlerin kullanılmasından ötürü bu devire tarihçiler Taş Maden Devri anlamına gelen Kalkolitik Çağ adını vermişlerdir. Bu kültürün önde gelen iki özelliği bakır aletlerin giderek taşın yerine geçmeye başlaması ile kökleri Neolitik Çağ’a uzayan boya bezemeli çanak-çömleklerdir. Anadolu’yu Erken Kalkolitik Çağ’ın sonralarında farklı bir etnik grup muhtemelen Trakya’dan gelen bir kavim istila etmiş, birçok yerleşim yerini yakıp yıkmışlardır. Erken ve geç kalkolitik dönemler arasında bir ara evre özelliğini gösteren Orta Kalkolitik çağı konusunda fazla bir bilgi yoktur. Hatta böyle bir evrenin varlığı bile tartışma konusudur. Uzun süreli bu karanlık ara dönemi izleyerek kabaca MÖ 4. bin yıla tarihlenen Kalkolitik Çağın son evresine gelinir. Bu dönemde Anadolu’ya Balkanlar üzerinden gelen göçmen kafileleriyle ilişkili olarak nüfus ve yerleşme yerlerinin sayısında da artış olmuştur. Orta Anadolu’da Çorum dolaylarındaki Büyük Güllecek ve Alacahöyük, Yozgat yakınlarındaki Alişar ve Ankara yakınlarındaki Yazırhöyük bu yeni dönemde Anadolu’ya yayılmaya başlayan Kuzey Ege ve Balkan etkili merkezler arasındadır. Kırıkkale ve çevresindeki kalkolitik merkezler de bu etki alanında değerlendirilmelidir. Bu dönemde gittikçe büyüyen köyler birara surla çevrilerek tahkim ettirilmiş, madenin kullanımı ve beraberinde getirdiği ekonomik sosyal canlılığa paralel olarak yeni mesleklerin ortaya çıktığı ve dolayısıyla değişik etnik grupların bir arada yaşamaya başlaması, günlük yaşamın bir çok alanına mutfak kültürün, dini yaşam, yarı mimarisi vs. yenilikler getirmiştir.
KIRIKKALE İLİ VE ÇEVRESİNİN ESKİ TUNÇ ÇAĞI
Kırıkkale ili ve çevresinde yapılan yüzey araştırmalarda, Kırıkkale ili Delice ilçesi Yeniyapan köyünün doğusunda, doğal bir tepeden (Yeniyapan) aynı ilçenin Çongar köyünün 3.5 km doğusundaki 110m çapındaki ve 8.5 m yüksekliğindeki Kütlepe’den, Keskin ilçesi Efendi köyünün 2 km güneyinde, Kılıç Özü’ nün dere yatağı kenarında kurulmuş olan 91 m çapında 10 m yüksekliğindeki Alibaz’ dan, aynı ilçenin Kavurğalı köyünün 2 km güneydoğusundaki 210 m çapında,15 m yüksekliğindeki Kavurğalı’ dan, Keskin ilçesi Armutlu köyünün 1.5 km güneydoğusundaki 200 m çapında 13 m yüksekliğinde Armutlu’ dan, aynı ilçenin Cinali köyünün 2 km kuzeybatısındaki 100 m çapında, 7 m yüksekliğindeki Sulucatepe’ den, Keskin ilçesi Köprü köyünün 500 m kuzeybatısında, Kızılırmak’ ın hemen kenarında yer alan 280 m çapında 32 m yüksekliğindeki Büyükkaletepe’den aynı ilçeye bağlı Ceritkale köyünün 2 km güneyinde, Ömer Kuru Dere yatağında yer alan 170 m çapında ve 6 m yüksekliğindeki Yaşar Çayır’ dan, yine Keskin ilçesine bağlı Karağıl köyünün 1 km güneydoğusunda, Dinek dağının batı Kıyıhalil İnceli köyünün 2.5 km kuzeybatısında Kızılırmak’ ın yatağında yer alan 155 m çapında ve 8.5 m yüksekliğinde Tepe (Kıyıhalil İnce) ‘den aynı ilçenin Bıyıkaydın’dan Çatal Sögüt höyüğünde derlenen seramik parçaları Eski Tunç Çağına tarihlenmiştir.
KIRIKKALE İLİ VE ÇEVRESİNİN KALKOLİTİK ÇAĞI
Kalkolitik çağın başlarında nüfusun artışı, sulu ziraat nedeniyle daha fazla ürün elde edilişi ve daha güçlü bir siyasal denetim sosyal yapıda önemli değişikliklere neden olduğunu daha önce belirtmiştik. Bu yeni dönem önceki çağların tarım, dokumacılık, çömlekçilik vb. buluşlarına daha, etkili silahların üretilmesine daha estetik süs eşyalarının yapılmasının mümkün kılan bakır ve kalay alaşımını yine gerçek tunca eklemişti. Bu yüzdende bu dönem Eski Tunç Çağı olarak adlandırılmıştır. Eski Tunç;Eski Tunç İl ve Eski Tunç İli olmak üzere üç ana evreye ayrılır ve MÖ.3000-2000 yılları arasına yerleştirilmektedir.
Eski Tunç I evresi MÖ 3000-2500 yılları arasına yerleştirilir. Bu devirde daha çok tarıma dayalı ekonomisiyle ve sur sistemiyle tahkim edilmiş kasaba kültürü sürdürülmektedir. Tunç’tan alet üretimi ve kullanımı pek yaygın değildir. Kamuya ait tapınak atölye vs. yapılar ön plana çıkmıştır. Dönemin en büyük teknolojik buluşu olan Tunç madeninin yanı sıra kağnı tipi, dört tekerlekli arabadır. Bu döneme ait önemli merkezler barındıran kültür bölgelerinden biri Orta Anadolu’dur. Ankara yakınlarındaki Karaoğlan, Yozgat yakınlarındaki Alişar, Çorum yakınlarındaki Alacahöyük, Konya yakınlarındaki Karahöyük ve Kayseri yakınlarındaki Kültepe döneminin tipik merkezleri arasındadır. Eski Tunç II evresi MÖ 2500-3000 yılları arasına yerleştirilmektedir. Bu dönemde bölgeler arası ticaret gelişmiş ve Bronz aletlerin kullanımı yaygınlaşmıştır. Dönemin ekonomik gelişimini en iyi yansıtan örnek buluntular, Alacahöyük ve Tokat Erbaa yakınındaki Horoztepe-altın, gümüş, elektron ve tunçtan yapılmış silah, kapkacak, dini ritüel, objeler ve süs eşyaları buluntularıdır. Dönemin önemli teknik buluşu ise şüphesiz çömlekçi çarkıdır. Bu dönemle birlikte Orta Anadolu’da güçlü beylikler ortaya çıkmış, ilk kent devletleri kurulmuştur. Kızılırmak’ ın batısında Ankara yöresinde Karaoğlan Ahlatbel, Etlik, Polatlı doğusunda ise Alişar ve Alacahöyük bu dönemin en önemli yerleşim yerleri arasındadır. Mezopotamya kaynaklarında dönemin Anadolu’su Hatti Ülkesi olarak adlandırılmıştır. Hemen her konuda gelişmelere sahne olan Anadolu, bu dönemin sonralarında büyük bir yaygın istila felaketine sahne olmuştur. Bu olaylardan hiç etkilenmeyen bölge Doğu Anadolu’dur. Aynı dönemde Trakya ve Balkanlardaki yerleşim birimlerinin ıssızlaşması istilacının Balkan Yarım Adasından gelmiş olabileceklerini düşündürmektedir.
Verilen bilgilerden de anlaşılacağı gibi ilimiz sınırları içinde kalan höyüklerin hemen hepsinden eski Tunç Çağı’na ait çanak-çömlek parçaları ele geçmiştir. Dolayısıyla Eski Tunç Çağı’na gelindiğinde bölgenin özellikle Kızılırmak kavsi içinde kalan alanın yoğun bir şekilde iskan edildiği anlaşılmaktadır. Ekonomik refahla birlikte nüfus da artmış ve buna bağlı olarak yeni yerleşim birimleri kurulmuştur. Bu bulgular Anadolu’nun diğer bölgelerindeki bulgularla örtüşmektedir. Alişar’ın III tabakasında ele geçen ve Alişar II seramiği olarak adlandırılan seramiğin ve aynı dönemin bir başka seramik türü olan İntermediyetin bu bölgede yerel boya bezekli seramiklerle birlikte ele geçmiş olması önemli bir sonuçtur. Bu verilen bölgemizin bir yandan kendine özgü-lokal-bir kültür geliştirdiğini, öte yandan da Orta Anadolu’nun diğer önemli merkezleriyle ilişki içinde olduğunu göstermektedir. Bölgemizin eskiçağ tarihini aydınlatacak sistematik bir arkeolojik kazı henüz yapılmamış olmakla birlikte elimizdeki yüzey buluntularına dayanarak, bölgemizin de dönemin Anadolu’suyla aynı kaderi paylaştığını söyleyebiliriz.
KIRIKKALE İLİ VE ÇEVRESİNİN ORTA TUNÇ ÇAĞI
a) Assur Ticaret Kolonileri Evresi: Kırıkkale ili Delice ilçesi, Çongar Köyü Kültepe höyüğünden, Keskin ilçesi Efendi Köyünün Alibaz höyüğünden aynı ilçenin Kavurgulı köyü höyüğünden, Armutlu höyüğünden, Balışeyh ilçesinin öz höyüğünden ve merkez ilçeye bağlı Çatal Söğüt höyüğünden derlenen seramiklerin bir kısmı Assur Ticaret kolonileri evresine tarihlendirilmiştir.
Orta Tunç Çağı MÖ 2000-1400 yılları arasına tarihlenir ve Assur Ticaret Kolonileri ile Eski Hitit Dönemlerini kapsar. Orta Tunç Çağı Anadolu’sunun en çarpıcı özelliği Mezopotamya ile başlayan çok sıkı ve örgütlü bir ticaret ilişkisi bunun sonucunda da yazının öğrenilmiş oluşudur.
Assurlu tüccarlar 200-250 merkepten oluşan kervanlarıyla Anadolu’nun silah yapımında gereksinim duyduğu kalay madeni ile güneyin beğenisine göre dokunmuş ince kumaşlar getirip karşılığında ise altın, gümüş ve değerli taşlar götürüyorlardı. MÖ 1925 yıllarında bu yeni ticari düzenle ilişkisi olarak Anadolu’da Assurca karum (liman) denen pek çok pazar yeri kurulmuştu. Bunlardan en ünlüsü ise Kaneş karumuydu. Bugün Kayseri yakınlarındaki Kültepe de yer alan Kaneş aynı zamanda güçlü bir Hitit Beyliğinin de merkeziydi. Orta Anadolu’da daha sonraları Hitit Devleti’nin başkenti olacak Hattuş’a (Boğazköy), Alişar, Aksaray yakınlarındaki Acemhöyük ve Konya yakınlarında Karahöyük’te de Karumlar oluşturulmuştu. Assur’dan Orta Anadolu’ya uzanan yol üzerinde ise Assurca Wabartum (Konuk-konak) denen küçük konaklama birimleri oluşturulmuştu. Anadolu’daki Karum ve Wabartumların hukuki ve siyasi konumları bilim adamları arasında tartışmalı bir konudur. Kimi bilim adamına göre sömürgelerin idari merkezi, kimilerine göre de yerli beylere vergisini ödeyen serbest ticaret bölgeleridir. Koloni Çağı’nın son evresinde Kültepe (Kaneş) Pazar (Karum’u) yeri, Orta Anadolu’daki pek çok yerleşme yeriyle birlikte MÖ 1725 yıllarında bir yangınla son buldu. Muhtemelen yerli beylerin bir iç hesaplaşması sonucu bu olaylardan sonra Hitit Devleti belirmeye başladı.
b) Eski Hitit Devleti Evresi: Kırıkkale ili ve çevresinde yapılan yüzey araştırmalarda, Kırıkkale ili, Sulakyurt ilçesi, Kıyıhalilincili köyü höyüğünden ve Keskin ilçesi, Köprü köy Büyükkaletepe höyüğünden derlenen seramik parçalarından bir kısmı Eski Hitit Çağına tarihlenmiştir.
Assur Ticaret Koloniler evresinde Anadolu’nun irili ufaklı bir sürü beylik tarafından paylaşıldığını daha önce belirtmiştik. Bu beyliklerden adını bilemediklerimiz içinde önemlileri şunlardır. Neşe (Kaneş), Hattuş, Mama, Puruşhanda, Kuşşara, Zalpa. Ancak kökeni Kuşşara’ ya dayanan Pithana oğlu Anitte (MÖ 1750) lie Orta Anadolu’ da merkezi bir devlete doğru ilk adım atılmıştı. Neşe, Zalpa ve Hattuş’u eline geçiren Anitte kendisini (Gal Lugul) Büyük Kral unvanını taşıyacak kadar güçlü hissediyordu. Anitte’dan 100 yıl kadar sonra, aynı soydan gelen Kuşşara’lı Labarna’nın Hattuş’u başkent yapıp, kente Hattuşa, kendisinede Hattuşalı anlamına gelen Hattuşili (MÖ 1650-1620) adını vermesiyle Hitit Devleti resmen kurulur.
Yerli Anadolu oldukları kabul edilen Hattili Beylere karşılık Hint-Avrupalı Hititlerin kökeni konusunda fazla bilgi yoktur. Anadolu’ya bir göçle dışardan mı geldiler? Bu göç nereden ve hangi tarihte oldu. Bu soruların yanıtları doyurucu belgeleriyle verilebilmiş değildir. I. Hattuşili’nin Hattuşa’yı başkent yapmasıyla birlikte Eski Hitit Devleti hızlı bir biçimde gelişmeye başladı. İçte otoriteyi sağlayan I.Hattişuli, ilk hedef olarak Suriye yi seçmişti.Kızılırmak ı Kırıkkale’nin güneyinde ordusuyla birlikte geçen I.Hattuşili,Suriye’nin önemli şehirlerinden Alalah’ı ele geçireceği sefere çıkıyordu.Alalah’ı ele geçirerek daha ileri harekatlar için büyük bir avantaj elde etti .Sefer dönüşünde Fırat’a doğru ilerleyerek Malatya yakınında ırmağın karşı kıyısına geçti. Batı Anadolu’daki Arzava ülkesi zapt edildi. Bunu izleyen I.Murşili döneminde Halep Hitit Devleti ‘nin sınırları içine sokuldu.Babil fethedildi.( MÖ 1594). Böylelikle Hitiler kısa bir sürede yakın Doğu’nun etkin siyasal güçlerinden biri olarak adlarını duyurdular. Eski Hitit Devleti’nin genişlemesi I.Murşili’nin,Babil seferi dönüşünde bir entrika sonucu öldürülmesiyle son buldu.
İlimiz sınırları içinde kalan alanda bu çağa ait yerleşim yerlerinin çok sınırlı merkez olması dikkat çekicidir. Ancak herhalukarda bu dönemin bölgemizde de temsil edilmesi, ilimiz eski çağ tarihi açısından önemli bir bulgudur ve aynı zamanda yukarıda anlatılan kültür dokusu çerçevesinde değerlendirilmesidir. Dönemin Anadolu tarihi açısından önemi dikkate alındığında, bölgemizde bir arkeolojik kazının yapılmasının değeri daha kolay anlaşılmaktadır.
KIRIKKALE İLİ VE ÇEVRESİNİN GENÇ TUNÇ ÇAĞI
Kırıkkale ili ve çevresinde yapılan yüzey araştırmalarda, Kırıkkale ili Delice ilçesi, Çongar köyü, Kültepe höyüğünden, Delice ilçesi Harekli Köyü Beşiktepe mevkiinden ve merkeze bağlı Balışeyh kasabasının 4.5 km kuzeydoğusundaki Öz höyüğünden derlenen seramik parçaları arasında bazı örnekler Hitit İmparatorluk çağına tarihlenmiştir.
Hitit İmparatorluk çağı kültürü hemen her yönüyle temelleri daha koloni çağında atılan Eski Hitit kültürünün devamı niteliğindedir. Hitit imparatorluk çağının en görkemli anıtı bizzat başkentleri Hattuşa’nın kendisidir. Hitit uygarlığının en önemli merkezlerinden ikincisi ise, başkentin yakınlarındaki Alacahöyük’tür. Kabartmaları Önasya dünyasının ilk anıtsal örnekleri olmaları bakımından büyük önem taşırlar. Zile yakınlarındaki Maşathöyük, Yozgat yakınlarındaki Alişar, Çorum yakınlarındaki Ortaköy, Malatya yakınlarındaki Aslantepe, Elazığ Altınova’da Korcutepe, Güneyde Tarsus-Gözlükule ve Mersin-Yümüktepe önde gelen öteki Hitit merkezleri arasındadır.
İlimiz sınırları içinde kalan merkezlerin aynı kültür geleneğinin temsilcileri oldukları kesin olmakla birlikte, bu kültürün içindeki konumu ve katkıları ise bir arkeolojik kazı sonucunda açıklık kazanacaktır.
MÖ 1200-800 yılları arasındaki zaman diliminde Anadolu’da herhangi bir kültür kalıntısına rastlanmadığında “Karanlık Dönem” olarak adlandırılmaktadır. Hitit İmparatorluğunun yıkılışına neden olan kavim veya kavimlerin bir süre 400 yıl gibi göçebe yaşadıkları ve sadece hayvancılıkla uğraştıkları var sayılmaktadır. Dolayısıyla bu döneme ilişkin herhangi bir kültür kalıntısının günümüze kadar gelmeyişi bu şekilde yorumlanmaktadır.
İLİN VE ÇEVRESİNİN DEMİR ÇAĞI
Kırıkkale ili ve çevresinde yapılan yüzey araştırmalarda Kırıkkale ili Delice ilçesi, Çongar köyü, Kültepe höyüğünden, Delice ilçesi Harekli Köyü Beşiktepe mevkiinden, Keskin ilçesi Kavurgalı Höyüğünden, Armutlu köyü Armutlu höyüğünden, Köprü Köyü Büyüktepe höyüğünden, Ceritkale Köyü Yaşçayır Höyüğünden, Karağıl Köyü Horpağan Tepeden, Kevenli Köyü Acıözü, Çifteli Köyü Höyüktepeden ve Kaldırım Köyü Sarımusalı höyüklerinden, Sulakyurt ilçesinin Bıyıkaydın Höyüğünden, Hasandede Kasabası Çatal Söğüt Höyüğünden derlenen seramiklerin bir kısmı Demir çağına tarihlenmiştir.
Bu çağın Demir çağı diye adlandırılmasının temel nedeni, dönemin silah ve diğer aletlerinin çoğunun demirden üretilmiş olmasıdır. Bunun yanı sıra MÖ 9. Yüzyılın sonlarından itibaren Anadolu’nun yeniden MÖ 3 bin yılının sonlarında olduğu gibi bir çok irili ufaklı güç arasında paylaşmış olması böyle bir adlandırmaya gidilmesinin diğer bir nedenidir. Bu çağla birlikte bölgemizdeki iskanın yeniden yoğunlaşması dikkat çekici bir durumdur. Anadolu’daki Hitit çekirdek sahasının hemen her merkezde Hitit yerleşmesinin üzerine Frig yerleşmesin kurulmuş olması dönemin nüfus yoğunluğunu yansıtması açısından da önemli bir durumdur. Japonlar, Kırıkkale ili ve çevresindeki höyüklerden derledikleri seramiklerin bir bölümünü demir devri seramiği olarak tanımlamışlardır ve Friglere bağlamışlardır.
Frigler MÖ 1200’lerin başlarında Truva savaşı sırasında boğazlar üzerinden Anadolu’ya gelmiş ve ancak MÖ 8.yy’ın ikinci yarısında merkezi Polatlı yakınlarındaki Gordion olan bir devlet kurabilmişlerdir.
İlimiz sınırları içinde kalan Büyükkaletepe höyüğünün konumu büyüklüğü ve yüzeyinden ele geçen geyik motifleriyle tipik Frig seramiği dikkate alındığında bu merkezin Friglerin önemli bir yerleşim birimi olduğu anlaşılmaktadır. Bu höyükte yapılacak bir arkeolojik kazının ilimiz eskiçağ tarihinin aydınlatılmasına büyük katkılar sağlayacağı şüphesizdir.
KIRIKKALE İLİ VE ÇEVRESİNİN ROMA VE BİZANS DÖNEMİ
Kırıkkale ili Keskin ilçesi Cinali köyü Sulucatep’den, Ortasöken köyü düz yerleşmesinden, Haydardede köyü Kılıç mevkii düz iskanından, Çelebi ilçesi Kaldırım köyü, Sarı Musalı Höyüğünden ve Karaağıl köyü Hopağan tepeden; Sulakyurt ilçesi Bıyıkaydın köyü höyüğünden, İlimize bağlı Kazmaca köyü Öküztepe düz yerleşmesinden, Merkez ilçe Hacılar Kasabası Asar höyüğünden, Merkez ilçesi Kızıldere köyü, Kuzeren höyüğünden ve Hasandede Kasabası Çatal Sögüt höyüğünden derlenen seramik parçalarından bir kısmı Roma ve Bizans dönemlerine tarihlenmiştir.
Roma ve Bizans dönemlerine ait çanak-çömlek parçaları, Kızılırmak yatağında yer alan düz yerleşim yerlerinde özellikle Kırıkkale’den güneye doğru uzanan bölgede bulunan höyüklerde bol miktarda derlenmiştir. Bu tür çanak-çömlek parçalarının çok sayıda ele geçtiği höyüklerde ve düz yerleşim yerlerinda prehistorik malzemelere rastlanılmamıştır. Bu Roma ve Bizans döneminde yeni yerleşim yerlerinin kurulduğunu kanıtlamaktadır. Dikkati çeken ayrı bir özellikte höyüklerden çoğunun doğal tepeler üzerine kurulmuş olmasıdır. Ayrıca genel kaideye uyularak, bu höyüklerin büyük bir çoğunluğunun yanında da akar suyun veya su kaynağının varlığıdır.
Anadolu’da Roma İmparatorluğunun egemenliği MÖ 129 yılında Pergamon Krallığının ilhakıyla başlamışlardır. Pergamon Devleti’nin arazisi Anadolu’da ilk Roma eyaleti olan Provinicia Asia olrak yeniden düzenlendi. Bu eyalete başkent olarak da Ephesos seçildi.
Kesin olarak belirlenmiş olmamakla birlikte Kapadokya’nın bir Roma eyaleti olarak Roma’ya vergi vermeye başladığını tarih genelde MÖ 63 yılı kabul edilmektedir. Kapadokya Eyaletinin sınırları Kuzeyde Samsun (Amisos)’dan doğuya doğru Karadeniz (Pontus Euxens), doğuda Fırat ve Büyük Ermenistan, Doğuda Toros dağları, batıda Galatia ve Pamhylia ile çevrili olan bu eyaletin başkenti Kaisareia (Kayseri) idi. MÖ 395 yılında Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesinden sonra Kapadokya Eyaleti Doğu Roma sınırları içerisinde kaldı.
Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenen ve Sulakyurt ilçesinde bulunan tarihi paraların tetkikinden yörede M.Ö. Romalıların yaşadığı tespit edilmiştir.
b. Türklerden Sonra : Malazgirt Zaferinin 1071'de kazanılmasından sonra Anadolu'nun kapıları Türklere açılmış, buralar hızlı bir şekilde Türk-İslam diyarı haline getirilmiştir. İşte o dönemlerde Kırıkkale ili dahilinde bulunan bazı yerlerinde ilk fethedilen İslam beldelerinden olduğu görülmektedir.
Bu konuda Prof. Dr. Beşir ATALAY’ “Kırıkkale ve çevresinin özel bir konumu vardır; yani Orta Anadolu’nun ortasındadır. Çok korunmuş, dışa geç açılmış ve yine de az açılmış bir bölgedir. 1071 yılında Malazgirt Muharebesi ile Müslüman Türklerin Anadolu’ya açılışından itibaren yerleşilen, badireli günlerde dahi hiç işgal görmemiş bir özelliğe sahiptir. Etnik dağınıklığı az olan fazla karışmamış bir bölgedir. Dini homojenlik ise çok belirgindir. Türkiye’nin en az kültür değişmesi geçiren bölgesidir. Denilebilir ki kültür safiyeti önemli oranda korunmaktadır. “ demektedir. (1995 Dünya “Hoşgörü-Manas-Abay Yılı” VII. Uluslar arası Edebiyatı Semineri ve I. Uluslar arası Türk Dünyası Kültür Kurultayı Bildirileri , S-159-161)
Prof. Dr. Sadık TURAL da “Ankara, Kırşehir, Konya, Çorum, Çankırı, Yozgat ve bugünkü Kırıkkale ilimizin sınırları içinde olan arazi Türklerin çok benimseyip yurt edindiği, yaylak ve kışlak yerleri olmak üzere seçtiği coğrafya alanlarıdır. “ (Ahmet Yesevî’den Hasandede’ye Gönül Erleri YY-1997, S- 215)
11. yüzyıldan sonra Kırıkkale yöresine Oğuz-Türkmen boyları yerleştirilerek iskana açılmıştır. Bu konuda Prof. Dr. İsmail ÖZÇELİK “Kırıkkalelinin Karakeçili ilçesinde yaşayan Karakeçililer, Anadolu’nun diğer yerlerinde yaşayan Karakeçililerle akrabadırlar. Karakeçililer Osmanlı kayıtlarında Ulu Yörük şeklinde anılan ve diğer bazı boylarıda ihtiva eden birliğin koludur. “ demektedir. (Tarihten Günümüze Karakeçililer, YY-2003, S-95)
Kırıkkale yöresi ile ilgili Prof.Dr. Faruk SÜMER (Oğuzlar ), Prof. Dr. Cengiz ORHONLU (Osmanlı İmparatorluğunda Aşiretlerin İskanı), Prof. Dr. Fuat KÖPRÜLÜ (Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar), Prof. Dr. Hikmet TANYU (Ankara ve Çevresindeki Adak Yerleri) vs. eserler mevcuttur.
Türk ve İslam aleminin büyük mutasavvıfı ve evliyası Hoca Ahmet Yesevi'nin oğlu Haydar Sultan'da Anadolu'daki bu mücadelede de yer almıştır.
Bu mücadelenin, Kırıkale'nin en yüksek dağlarından biri olan Behrek Dağı eteklerinde ve civarında Konur Kasabası, Haydar Sultan ve Halil Dede köylerinin bulunduğu mahallerde yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Hatta Haydar Sultan'ın yaptığı savaşta, kafirlere esir düşerek, bugün aynı isimle anılan bu köydeki kuyuya hapsedildiği ve kabrinin de burada bulunduğu ve bu zatın Hoca Ahmet Yesevi'nin oğlu olduğu kaynaklarda geçmektedir.
Diğer taraftan, Balışeyh ilçesinin de o dönemlerde, yani Anadolu'da ilk kurulan Türk yerleşim alanlarından olduğu bilinmektedir. Buradaki taştan yapılmış eski cami ve türbe Selçuklular tarafından 1121 yılında inşa edilmiştir.
Aslında Kırıkkale bölgesi tarihini Ankara tarihiyle birlikte düşünmek, incelemek ve araştırmak uygun olur. Çünkü çok yakın olması nedeniyle buralar, eskiden beri Ankara'ya bağlı bir yöre olarak kalmıştır. Ankara'nın Türklerin eline ilk olarak 1073 yılında geçtiği dikkate alınırsa, Kırıkkale bölgesinin de- genel olarak- aynı yıllarda Türkleşmeye ve İslamlaşmaya başladığı kabul edilebilir. Bazı Haçlı seferleri sırasında buralar tekrar Bizanslıların eline geçmiş olmasına rağmen XII. Yüzyıldan itibaren Selçukluların hakimiyetine kesin olarak geçmiştir. Daha sonraki asırlarda Orta Asya'dan, Anadolu'ya göç eden Oğuz Türk boylarından pek çok aşiret ve cemaat Kırıkkale bölgesinde iskan edilerek, buralar bütünüyle Türk ve İslam diyarı haline getirilmiştir.
c. Cumhuriyet Döneminde Kırıkkale : Bilindiği gibi Kırıkkale temelleri 1925'lerde atılan bir Cumhuriyet şehrimizdir. 70 Yıllık gelişmesi, büyümesi ve bugüne taşınması MKEK ile olmuştur. Kırıkkale'nin kurulduğu arazi Kırıkköyü arazileriydi. Kırıkköyü 1925'ten önce 12 hanelik küçük bir köy idi. Kaletepe ise 3-4 km.ötede, aslında bilinen anlamda bir kale olmayıp boz toprakların oluşturduğu bakımsız ve ağaçsız bir tepeydi. 1960 yılından itibaren ağaçlandırma çalışmaları başlatılmıştır.
Kırıkkale şehrini ortaya çıkaran esas sebebin; 1921 yılında buralarda İmalatı Harbiye Fabrikası'nın kurulmasına karar verilmesi ve 1925 yılında top ve mühimmat fabrikalarının temellerinin atılmış olmasıdır. O tarihlerde Kırıkköyü'nün muhtarı olan Hüseyin Kahya ile Yahşihan köyü öğretmeni Hüseyin Avni Bey'in bu olaylarda yardımcı oldukları bilinmektedir.
Şehrin kurulması ve gelişmesi ile ilgili Prof. Dr. Beşir ATALAY “Kırıkkale’nin tarihini 1925’li yıllarda başlatmak mümkündür. Şehrin çekirdeğini oluşturan fabrikaların temeli 1925 de açılmıştır. Kurtuluş Savaşından sonra yeni devletin yeni yönetimi Orta Anadolu’da savunma sanayi kuruluşu için bir yer aramıştır. Başkent olarak da Ankara seçildiği için Başkente de yakın bir yer aranmıştır. Belki Orta Anadolu bu tür bir sanayi için güvenli bir bölge olarak görülmüştür. İşte Kırıkkale’nin bulunduğu boş tarlalar heyetin dikkatini çekmiştir. Arazi sahiplerinin özellikle Kırık köylü Hüseyin Kahya’nın heyete yakın ilgisi bu bölgenin seçilmesine etkili olduğu söylenir. “(1995 Dünya “Hoşgörü-Manas-Abay Yılı” VII. Uluslar arası Edebiyatı Semineri ve I. Uluslar arası Türk Dünyası Kültür Kurultayı Bildirileri , S-159-161)
1925 yılında Top ve Mühimmat Fabrikası'nın temellerinin atılması, Kırıkkale'nin şehirleşmesinin çekirdeğini oluşturur. Aynı kuruma bağlı fabrika sayısı arttıkça personel ve işçi sayısı da artar. Görülmemiş biçimde nüfus artışı görülür. Yeni gelen işçilerin konutları ve halka halka mahalleler çevreye yayılır. Demiryolu, fabrikalarla yerleşim bölgesi arasında sınır oluşturulur.
İlk aşamada, fabrikaların teknik ve idari personeli için yapılan sosyal tesisler ve az sayıda lojman da hemen tren istasyonu civarında yapılır. Fazla konut yoktur. Çünkü çalışanlar, yani işçiler askerdir ve kışlada kalırlar. Sonraları sivil işçilerin işe alınmasıyla konut bölgeleri genişlemiş burası kentin merkezi olmuş, İstasyon Mahallesi adını almıştır. Sanayi kesimine ait sosyal tesis ve işletmelerde aynı yerde genişleyerek Fabrikalar Mahallesi adını almıştır.
1931-1941 yılları dönemi Kırıkkale'nin gelişmesinde ikinci aşamayı oluşturur. Hizmete açılan fabrika sayısı hızla çoğalmış, buna bağlı olarak da işçi ihtiyacı artmıştır. Kırıkköyünden ve çevre köylerden akın akın işçiler gelmiştir. Bu dönem şehre rastgele bir yerleşmenin de başladığı dönemdir. Bu dönemde 6 mahalle daha oluşmuştur. Ovacık, Yenidoğan, Hüseyin Kahya, Tepebaşı, Gürler ve Kurtuluş Mahalleleri, Devlet daireleri ve okulların bir bölümünün kurulma ve açılması bu dönemdedir
1929'da Belediyelik, 1944 yılında da ilçe olan Kırıkkale, küçük bir kasaba görünümünü alır. Kentin bir sanayi şehri olarak öneminin artması ve artan nüfusun baskısıyla, Çallıöz, Güzeltepe ve Sanayi Mahalleri kurulmuştur.
1945 ve 1950'lerdeki nüfus artışı ve hızlı göç olayı ile sadece yakın çevredeki köylerden değil; Orta, Doğu, Güneydoğu ve Karadeniz bölgesi illerinden hızlı bir nüfus akışı olmuş ve Kırıkkale büyümüş ve gelişmiştir. 1955'lerde konut alanları Samsun Karayolu üzerine, kuzeye doğru taşmış ve doğya da genişlemiştir. Karyaka ve Kızılırmak mahalleleri de bu dönemde oluşmuştur.
Şehrin gelişmesi ile ilgili Prof. Dr. Sadık TURAL ise “Bize göre şahrin asıl önemli ve incelemeye değer yanı milli bütünleşmenin örneği olmasıdır. Öncelikle çevre illerden (Kırşehir, Çankırı, Çorum, Yozgat) daha sonra da hemen hemen Türkiye’nin her ilinden bir aile mutlaka Kırıkkale’de yaşamıştır. Gerek bürokratik , gerekse bedeni hizmet alanlarında 1934-1964 döneminde Kırıkkale’ye uğramamış pek az insan vardır. Sonra fabrikanın nüfusu yerinde saydı. İlk emekliler geldi önce, 1968 ve 1969; sonra 1970-1980 döneminde Makine Kimya Fabrikalarında çalışan idealist ustalar emekli oldular. Emekli olanlardan bir kısmı geldikleri kasaba veya köylere, bir kısmı başka şehirlere göçtü. Göç veren bir şehir oluverdi Kırıkkale... Emekliler için Mahmutlar veya Balışeyh yahut Yahşihan veya uygun bir köy- kasaba (uydu kent) haline getirmek için hiç kimsenin aklından geçmedi.” diyor.
1960'lı yıllarda Kırıkköyü ve Yuva köyünü mahalleleri içine katan Kırıkkale, 1970'li yıllardan itibaren hızlı nüfus artışıyla birlikte mahallerini de artırmıştır. 1925'lerde 12 hanelik bir köyden 2001'de 25 mahalleli ve 205.208 nüfuslu bir yerleşim alanı ortaya çıkmıştır.
İL OLUŞU
Kırıkkale 21 Haziran 1989 tarih ve 3578 Sayılı yasa gereğince merhum Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL (Başbakan iken) tarafından yapılan törenle İl olmuştur. İlk Valisi Fikret GÜVEN 17 Ağustos 1989 tarihinde yapılan törenle İl Valiliği görevine başlamıştır.
NE YENİR
Kırıkkale mutfağı Anadolu yemeklerinin sergilendiği bir mutfaktır.Kente yerleşenler geldikleri bölgelerin yemeklerini buraya taşımışlardır.Bu yüzden Kırıkkale mutfağı çok zengindir.Anadolu yemeklerinde tarım ürünleri , sebze ve hayvan ürünleri ile ilgili yemekler başı çeker. Yemekleri içerisinde sebze yemeklerinin her çeşidine rastlanır. Külleme kızartma haşlama ve kavurma yöredeki yaygın et yemekleridir. Kırsal yörelerde ekmek olarak yufka yapılır. Bunun yanı sıra bazlama, gözleme, alazlama, kömbe ve katmer gibi ekmek türleri de yaygındır.
Yöreye özgü yemek çeşitleri arasında un tarhanası, yoğurtlu tarhana, sızgıt, ekmek aşı (guymak) madımak, pelte, etli bulgur pilavı ve mantı yer alır.
NE ALINIR?
Kilim ve heybe dokumaları yöreye özgü alınabilecek hediyelik eşyalardır.
YAPMADAN DÖNME
Yöreye özgü kilim ve heybe almadan,
M.K.E.K Silah Fabrikası Silah Müzesini gezmeden,
Karakeçili Uluslar Arası Kültür Şölenini (15-16-17 Eylülde) seyretmeden...
Dönmeyin.
KIRIKKALE İLE İLGİLİ LİNKLER